Kitabının ismi Finlandiya. Beyaz Zambaklar Ülkesi olmasından dolayı Türkiye’de onu Fin yazar olarak görenlerin sayısı da az değil. Kitabın ismiyle yazarın menşeyi arasında irtibat oluşturanların duygusallığına saygı duyulması gerekir. Çünkü taşların,kayalık ve bataklıkların çevrelemesi bir yana bulaşıcı hastalıkların öldürüp bitirme noktasına getirdiği bir coğrafyayı dünyanın en yaşanılır ülkelerinden birine gelme sürecini bu kadar dakiklikle tasvir etmeyi o toplumun bir mensubu becerirdi. Grigori Petrov`un bunu becermesi bir yana o, kendini hep Finlandiya’nın bir parçası olarak görmüştü. Eserlerini Bulgarcaya çeviren Dinyo Bojkov da…
Çok iyi düzeyde din eğitimi görmüş Rus yazar Grigori Petrov (26 Ocak 1866-Rusya’nın Kuzey Kutpu sınırlarındaki Yamburg kasabası-18 Haziran 1925-Paris yakınlarındaki Maison de Sante kasabası), Sovyet döneminde ismi anılmayan yazarların arasındaydı. Bunun birkaç nedeninden birincisi Rusya’da 1905 yılında gerçekleşmiş devrimde ortaya koyduğu asi pozisyon ve din adamı olmasına rağmen “Lenin’den daha solda” durması,ikincisi ise Ekim 1917 devrimi sırasında devrimin felsefesi ve gerçekleştirme tarzı konularında yine Vladimir İliç Lenin ile ters düşerek iç savaşta Beyazların saflarında bolşeviklere karşı savaşmasıydı.Evet,bir yaşam bundan daha fazla dramatik olamaz herhalde. 1920 yılında Kırım’da bolşeviklere karşı mücadele verdiği sıralarda kaldığı evin dakikalar sonra basılacağını öğrenen Grigori Petrov üzerindeki donla dışarı fırlayarak limana koşmuş ve kendini atabildiği gemiyle Gelibolu Yarımadası’na varmaya muvaffak olmuştu. Gelibolu’ndaki üç günlük bekleyişten sonra bindiği gemi Petrov’u İtalya’nın Triest limanına ulaştırmış, yazar oradan Belgrad’a varmayı başarmıştı. Çok iyi hatiplik kabiliyeti sayesinde Yugoslav yetkilileri saatler içinde ikna etmiş ve Belgrad’a gelişinin dördüncü gününde kendisine konferanslar düzenleme yetkisi verilmişti. Hayatını kaybettiği günün iki hafta öncesine kadar geçen yaklaşık 4.5 senelik süre içinde 1450 konferans vererek başta Bulgaristan, Yugoslavya ve Makedonya olmak üzere Balkan toplumlarının özgürlüğe kavuşma felsefesinin hazırlanmasında istisnai bir role sahip olmuştu.
Vaizliğe başladığı dönemden esas hedefi ve ilkesi “Kutsal kitapla muminlerin arasındaki kişilerin çekilmesi” olduğunu çekinmeden dile getiren ve bunun mücadelesini veren Grigori Petrov bu görüşleri yüzünden 1905 devrimi sırasında kilise tarafından aforoz edilerek Sibirya’ya sürüldü. Aydınlıkçı görüşlerinden dolayı “1905 devriminde Lenin’den daha solda durması” Çarlık Rusya’sı iktidarı tarafından rağbetle karşılanmasına asla engel olmadığı gibi Maliye Bakanı Sergey Vitte onun Sankt-Petersburg`ta verdiği konferans ve vaazları daimi müdavimlerinden olmuştu.Çarlık Rusya’sı İmparatorluğunun Selanik’ten Bağdat’a kadarki altyapı ve finans yatırımlarında önemli rol oynamış Sergey Vitte’nin Osmanlı Sarayı ile de ilişkileri bulunmuştur. Beyaz Zambaklar ülkesinin Rusya’daki ilk baskısı için (Sankt-Petersburg 2003) kaleme kapsamlı önsözde araştımacı M.Vituhnovskaya,kitap müellifinin isminin Çar İİ Nikola tarafından da bilindiğine işaret ederek şöyle yazmıştır:
“Hayran kalan Maliye Bakanı Vitte,Petrov’un konuşmalarına ilişkin Çar İİ Nikola’ya da bilgi verdiğinde Çar’ın da artık genç din adamının ismini duyduğu ortaya çıkmıştı. Grigori Spiridonoviç hatta büyük prensler Pavel Alleksandroviç ve Konstanin Konstantinoviç’in çocuklarını eğitmesi için öğretmen sıfatında da davet edilmişti. Hatip Petrov’un konuşma mahareti kendisinin edebi yeteneğiyle uyum sağlıyordu. Onun sade ve duygusal kitaplarını toplumun en farklı kesimleri okuyordu. Romanov buna tanıklık ediyor: Eyaletten gelmiş akrabalarımdan biri bana: Ben memlekete onun kitap balyalarını taşımaktan yoruldum: Büyük ve kesintisiz talep bulunmaktadır dedi.
Kilisenin yanısıra devlet dairelerinin de takiplerine ve engelleme girişimlerine rağmen Grigiri Petrov’un ünü Baltık denizi kıyılarındaki Königsberg’ten Japonya sınırındaki Vladivostok’a kadar yayılmıştı. İstihbarat kurumlarının raporlarında Grigori Petrov`un tüm konferans ve vaazlarının kalabalık olduğu vurgulanırken gençlerin örgütlenerek kendi hakları uğrunda mücadele vermeleri ve kölelikten kurtulamaları çağrılarının çok etkili olduğunun altı çiziliyordu:
“Konuşmasının sonunda gençlere hararetli çağrıda bulunan Petrov ellerini zayıflatmadan onları şere karşı mücadeleye ve çağdaş geçiş dönemini kullanarak hayatın en iyi (yaşam) şekillerini kurmaya çağırıyor. Siz nasıl olursanız Rusya da öyle olacaktır.”
“Kendinizden başlayın. Sonra binayı inşa edin. Bağımlılık mirası – kölelik – bizi sıkıyor. Biz boğuluyoruz. Şevk yoktur. Biz hiçbir şey harcamadan, hiçbir risk almadan elde etmeye çalışıyoruz. Şayet biz inşa etmek istiyorsak, o zaman yalın ellerle hiçbir şey yapamayız.”
Hatipliğiyle ünlü Rus yazarın Finlandiya’ya yakın ilgi göstermesinin ana nedeni bu kalabalık olmayan Kuzey ülkesinin isabetli idare sistemi sayesinde hem kölelikten kurtulması ve hem de her geçen gün daha yaşanılır bir yer haline gelmesiydi.Finlandiya sınırına yakın Vıborg kentini yaşam yeri olarak seçmesinin yanısıra eserlerinin Bulgarcaya çevirmeni Dinyo Bojkov’un da kendisini görmek için oraya gelmesi simgesel anlam taşıyor. Birinci Dünya Savaşı başlarken yaşadığı kenti terkeden Grigori Petrov ilkelerinden asla taviz vermeden Rusya sath-ı mailindeki konferanslarını sürdürmenin yanısıra basına yazılar yazmıştır.Ekim 1917 devrimi sırasında Vladimir İliç Lenin’i “İnkilabı topluma yukarıdan aşağıya kabul ettirme girişimlerinden ve din adamlarını buzlu suya attırarak toplu şekilde imha ettirmesinden dolayı” sert şekilde eleştirmiş ve iç savaşta asi Beyazların yanında yer alarak devrime karşı açık savaş vermiştir. Rusya’yı terkettikten sonra başta Yugoslavya olmak üzere din konusunda isminden hep saygıyla söz ettiren Grigori Petrov ölümüne 1.5 sene kala Finlandiya. Beyaz Zambaklar Ülkesi eserini kaleme almıştır. 1928 yılında eserin Bulgarcadan çevirisini okuyan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atarük, Beyaz Zambaklar ülkesinin askeri okulların müfredatına dahil edilmesi talimatını vermiştir.1960’lı yılların başlarında askeri okullarla ilgili yapılan kamuoyu araştırmalarında öğrencilerin tamamının Beyaz Zambaklar ülkesinde kitabını okuduğu ortaya çıkmıştı. İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün bu esere verdiği önemin derinlemesine araştırlması gerektiğine dikkat çeken Pekka Kauppala ve Marina Vituhnovskaya kitabın merkezi figürü İsveçli profesör Johan Snellman`ın aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün prototopi olabileceğini yazmışlar:
“O nedenle son hesapta Beyaz Zambaklar’ın merkez imgesi, – Snellman imgesi, Johan Snellman’ın gerçek tarihi figürüne uyuyor mu? Yoksa bu daha ziyade Petrov’un kendisinin ve belki Kemal Atatürk’ün portresinin kendisi miydi? Ve belki önemli olan başka bir şeydir – o şey ki, bu imge kitapta gördüğümüz diğer imge ve olaylar gibi parlak, inandırıcı, ilham verici bir tabloda birleşiyor. Milletin yükselişi ve tüm halkın isteklerinin gerçeğe dönüşmesi tablosu.”
Bu husus üzerinde Türk araştırmacıların kafa yorması gerekir…